qku1Jdt. Ece Ayhan'la kitaplarında tanışmam, 1977'ye dayanıyor. Libya'da köprüler yaparken geldiğim kısa seyahatlerden birinde, o sıralar yeni kurulmuş olan olan Ajans Ada'ya uğramıştım. Herhalde kuruluş nedeniyle, Ece Ayhan'ın bir kitabından 1000 adet yayınlayıp numaralamışlar Yort Savul. "Yort Savul" sözü, Yunus Emre'nin bir şiirinden alınma padişahı kim bileydi kul itmese yort savulBeklendiği gibi kitap, "Yort Savul" adlı şiirle açılıyor numaralar Ece Ayhan'ın YORT SAVUL Atlasları getirin! Tarih atlaslarını! En geniş zamanlı bir şiir yazacağız Harisi karşılık verecek ama herkes Göğünde kuş uçurtmayan şu üç soruya Bir, Yeryüzüne nasıl dağılmıştır Tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar? İki, Daha yavuz bir belge var mıdır ha Gerçeği ararken parçalanmayı göze almış yüzlerden? Üç, Boğaziçi bir İstanbul ırmağıdır Nice akar huruç alessultanlarda bayraksız davulsuz? Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk Çocuklar! ile bile muhbirler! ve bütün ahali! Hep birlikte, üç kez, bağırarak, yazınız Kurşunkalemle de olabilir Yort Savul!Ekşi Sözlük'te "üç ağır yıldız" sözü üzerine bir yorum, bu yıldızların adlarının, Deniz, Hüseyin ve Yusuf olduğu üzerine. Ayaklanma kavramına aşık Ece Ayhan için beklenir! Ece Ayhan, beni hep çocuklara bakış açısıyla, onları anlatışıyla sarsmıştır. "Orta İkiden Ayrılan Çocuklar için Şiirler" başlıklı şiirini ilk okuduğumda, bunların toplumumuzun içinde ne kadar büyük bir dilim olduğunu merak ettim. "Orta ikiden terk" lafını yaşamım boyunca o kadar sıklıkla duydum ki, toplumun yarısını bile oluşturuyor olabilir bu "çocuklar". Sivil ölümden konuşuyoruz dağılan neftîlikler arkadaşlar Makedonyalı kalın usta marangozlar. Kapaklanır bir adam daha kaçıncı, aktığımızı görünce ters çevrilmiş kente karşı işte onun denizlerine delikanlı kotaklarımızı çıkarmış ve ırmaktır. Erkek ölümden konuşuyoruz yeni ormanlardan dahi "dikeni seven gülüne katlanır bir kadın" dan. Haramiler ki kırkın üstünde artık sayıları bir küçük tabut tabakada gezdirirler ölüleri fakfon burunlarına çekmek üzre, ince çağrışımlıdır. Ey orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar! aslında başlıyan askerler tabiatta hâlâ tramvaydan Sirkeci'de mi inerler? süsüne kaçılmamış bir cenaze törenine gitmek Ayhan, "çocuklar" ve "ayaklanma" sözcüklerini sıklıkla bir arada kullanır. "Meçhul Öğrenci Anıtı" çarpıcıdır Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında Bir teneffüs daha yaşasaydı Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür Devlet dersinde öldürülmüştür Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu - Maveraünnehir nereye dökülür? En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı - Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!Ece Ayhan'ın kullandığı dil, halk çocuklarının dilidir. Zaten Morötesi Requiem kitabının alt başlığı da "Ağzıbozuk bir Minyatür". Şu şiir, atından inmeden Orta Asya bozkırlarında at koşturan, acıktığında atının ensesine bıçakla çizik atıp kanını emerek yola devam eden akıncıların ruhunu çağrıştırıyor. Artık Atından İnmeden Sevişmeye Alışmalısın İşte bir Bok Ana ki kızlarını sünnet etmiş. Bir ölünün * kulağını dinlemesinler sıkı ağız. Bir karının oğlunu diriltmesinler dul. Bir talikayla getirirler Niyazi adında bir geyiğin çektiği. Buz tutmuş bir delikanlıdır iyi gözlü dilsiz. Makedonya'da * düşünülmiyen. Hırçın bir belleği sergileyebilir bir gizli kapak *. Bin lacivert güvercinle. Kasabalar kapanmıştır ve bir postnişinden korkulur. * Amber içinde saklı bir ölünün atlarla geçen kimselersin oğlanhğı. * Makedonya ay bir köpekle çıkmış uluyordu. * Kentlilerin mutluluğu öldürülür Requiem'in iç kapak yazısı, Ece Ayhan'ın yaşam öyküsünü ve yaptığı etkileri şöyle özetliyor Şiirimizin en önemli "modern ustalanndan biri" olarak adlandırılan Ece Ayhan, 1931'de Datça'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. İlk şiiri 1954'te "Türk Dili"nde yayımlandı. Bu dönemde, sonradan ilk kitabı Kınar Hanımın Denizleri'ne 1959 aldığı, kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni'nin içinde kendine farklı bir kanal açtı. 1965'te yayımladığı Bakışsız Bir Kedi Kara ve 1968'de yayımlanan Ortodoksluklar'la, neredeyse bütünüyle "özel bir dil" halini alan bu şiir, Ayhan'ın, 1973'te yayımladığı ve daha geniş bir okur kitlesince alımlanan Devlet ve Tabiat'ıyla birlikte bu kez de "Sokağın diliyle" okurunu ve izleyicilerini oluşturdu. 1977'de yayımlanan ve kitapla aynı adı taşıyan ünlü şiirini ve ilk dört kitabını içeren Yort Savul ise Ece Ayhan şiirinin kendisinden sonraki kuşaklar üzerindeki gücünün belki de topluca belgelenişi idi. 1981'de Zambaklı Padişah, 1982'de de "tarihin düzünden okunduğu" Çok Eski Adıyladır'ı yayımlayan Ece Ayhan'ın şiiri üzerinde Enis Batur, Tahta Troya'da 1981 bir kitap boyutunda konaklamış; Ender Erenel Ece Ayhan Sözlüğü'nü, Kemal Yangın - Orhan Alkaya ikilisi ise Çok Eski Adıyladır Sözlüğü'nü yayımlamışlardı. Ayhan'ın '82 sonrası şiirlerinin bir bölümünü, kimi yazı ve konuşmalarıyla birlikte içeren Çanakkaleli Melâhat... 1991'de "düzşiirler" alt başlığıyla doğduğu Datça'da Can Yücel'in yatıyor olması ilginç. Ama şöyle de bir tanım var Ekşi Sözlük'te "Nazım Hikmet'in hayatının son dönemlerinde, Moskova'da sürgünde yazdığı şiirlerini 'kartposal şiiri' diye nitelendirdiğinden, Can Yücel'in hakaretlerine maruz kalan şair". Her ikisinin görüşünün de kızgınlıkla, ya da alkol etkisiyle oluştuğundan kuşku duymuyorum. Her ikisinin de sanat ve siyaset dünyalarındaki hasımlarının sayısı, rahatlıkla bir kasabayı doldurur. Ece Ayhan'ın düz yazıları da şiiri öksüz bırakmaz. Beni en fazla etkileyeni, "Bakışsız Bir Kedi Kara". Gelir bir dalgın cambaz. Geç saatlerin denizinden. Üfler lâmbayı. Uzanır ağladığım yanıma. Danyal yalvaç için. Aşağıda bir kör kadın. Hısım. Sayıklar bir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler. İçer içki. Üzünç Teyze tavanarasında. İşler gergef. İnsancıl okullardan kovgun. Geçer sokaktan bakışsız bir Kedi Kara. Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk. Kanatlan sığmamış. Bağırır Eskici Dede. Bir korsan gemisi! girmiş Ayhan, doğu ve batı kültürlerini tanır ve bunları, şiirinde karşı karşıya getirmeyi sever. Benim hiç çin'de bir ablam olmamış korkunç hû gecelerin ilerlemiş saatlerinde tramvaya binen bir bach konsertosunun dudakları gibi çilek korkunç yazarken kullanmayı sevdiğim deyimlerden biri, Ece Ayhan'dan alınma "Abiler". Beni çocuk konumuna getirip, okurlara saygıyı ifade eder bu deyim. Şiirimiz karadır abiler Kendi kendine çalan bir davul zurna Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan Taşınır mal helalarında kara kamunun Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler Şiirimiz her işi yapar abiler Valde Atik'de Eski Şair Çıkmazı'nda oturur Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abilerEce Ayhan, ayaklanmalarıyla, kültürler arası yolculuklarıyla ve halkın ağzını beceriyle kullanmasıyla, gönüllere kapak atmış bir şair, bir yazar. Çok sayıda şairi ve yazarı da etkilemiş bir kültür insanı. VÇ/TK
Gaye Su Akyol’un "İsyan Manifestosu", "Bittim Ama Tamamlanmadım" ve "Şerefe" isimli yeni şarkılarından oluşan EP’si "Yort Savul İsyan Manifestosu" 30 Ekim itibariyle tüm dijital platformlarda dinleyicileriyle buluştu. Daha önceki albümlerde co-prodüktör olarak çalışan Akyol, bu albümün tüm prodüksiyonunu saykedeliası, asit rock’ı ve progresif müziğini hatırlatan altyapının; Anadolu müziği, Türk müziği gamları ve vokal tekniğiyle buluştuğu, zaman zaman bağlamayla, bazen sörf gitar tonlarıyla, trompet tonuyla ve fütüristik beat’lerle harmanlandığı, darbuka, geleneksel Anadolu perküsyonlarıyla işlendiği EP, ismini Yunus Emre’nin dizelerinden ve şair Ece Ayhan’ın 1977’de yayımlanan "Yort Savul" adlı şiiri ve aynı adı taşıyan kitabından hareketle aldı.
ece ayhan'ın 1977 yılında yayımladığı şiir kitabının adı. ayhan'ın ünlü "meçhul öğrenci anıtı" şiiri, bu kitabın "devlet ve tabiat ya da orta ikiden ayrılan çocuklar için şiirler" kısmında yer alıyor. "devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu- maveraünnehir nereye dökülür?en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı- solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir." yort savularif çağlar için1. atlasları getirin! tarih atlaslarını!en geniş zamanlı bir şiir yazacağız2. harbi karşılık verecek ama herkesgöğünde kuş uçurtmayan şu üç soruya3. bir, yeryüzünde nasıl dağılmıştırtarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar?4. iki, daha yavuz bir belge var mıdır hagerçeği ararken parçalanmayı göze almış yüzlerden?5. üç, boğaziçi bir istanbul ırmağıdırnice akar huruc alessultanlarda bayraksız davulsuz?6. nerede kalmıştık? tarihe ağarken üç ağır yıldızsürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk7. çocuklar! ile bile muhbirler! ve bütün ahali!hep birlikte, üç kez, bağırarak, yazınız8. kurşunkalemle de olabiliryort savul! kul padşahsız olmaz padişah kulsuz değilpadşahı kim bileydi kul itmese yort savul* yuksek ve yurekli bir sesle okunmadikca hissi tam anlasilamayacak siirlerden biri. iz tv'deki belgeselinde yamulmuyorsam alp buğdaycı seslendirmişti. ne güzeldi! yok mudur o kaydı paylaşabilecek bir iyilik sever? son zamanlarda izlediğim tek kılıçaslan, aykut ertuğrul ve yusuf genç üçlüsü harika bir iş sınırı'ndan aldığımız keyfin bir benzerini yıllar sona yeniden almaya başlamak çok güzel; tebrikler tvnet...ömer muhtar, erbakan, muhammed ali, ömer halisdemir, alija izzetbegoviç ve diğer güzel insanlara duyulan özlem, saygı ve yakınlığın vücut bulmuş hali...en ufak bir sarsıntıda pılısını pırtısını toplayıp başka mahalleye taşınanlara inat, kendi mahallesini terk etmeyenlerin programı...bizden adam olmazcıların seyretmekten keyif almadığı ve de alamayacağı bir program...ismail kılıçaslan'ın gevrek gülmelerini, aykut eruğrul'un bilgece sözlerini, yusuf genç'in derinlikli tespitlerini seviyoruz...yort savul...evet yort savul... cuma akşamları fix izlediğim bir program. programda ismail kılıçarslanın ağırlığı tabi tartışılmaz. programda güncel siyasetten tutun da tarihe oradan tutun da edebiyat ve felsefeye kadar her konuya az çok güzeldir. ece ayhan şiir kitabı ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Filistin'i ziyaret eden Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş, şehrin ileri gelen alimleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya geldi. Kudüs Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa İmamı Şeyh İkrime Sabri ve İslami Bilgilendirme ve Kültür Çalışmaları Başkanı Naci Bekirat'ın da katıldığı Kudüs Türk Kültür Merkezi'ndeki görüşmede konuşan Ateş, Filistinlilerin Türkiye ile bağlantılı projeler geliştirmesinden memnuniyet duyacaklarını ve bunları destekleyeceklerini son on yılda önemli mesafe kaydettiğini belirten Ateş, "Bu gelişme sadece askeri ve ekonomik alanlarda olmadı. Türkiye aynı zamanda tarihi ve kültürü ile barıştı." ifadesini Terör Örgütü'nün FETÖ darbe girişimine de değinen Ateş, "15 Temmuz'da silahlı teröristler halkın üzerine bomba attığı zaman Allah insanların kalbine bir sekine indirdi ve inandıkları için güçlü oldular. Filistin'de siz bunu belki 50-100 yıldır yaşıyorsunuz ama inandığınız için zafer sonunda Filistinlilerin olacaktır." değerlendirmesinde dünyada sadece siyasi ve askeri hamlelerle zafer elde edilmediğini vurgulayan Ateş, yumuşak güç diye bir olgunun öne çıktığını Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİKA, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi kurumları ile bu alanda faaliyet yürüttüğünü belirten Ateş, şunları kaydetti "Yunus Emre Enstitüsü de bu alanda önemli bir boşluğu doldurmak için 2009'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kuruldu. Amacı ise Türk kültüründe olduğu gibi artı değerlerimizi öncelikle Müslüman kardeşlerimizlerle sonra da tüm insanlıkla paylaşmaktır. Türkiyenin milli geliri orta düzeyde olmasına rağmen Türk halkı ihtiyaç sahiplerine elinden gelen yardımı yapmıştır. Bunun son örneği Türkiye'ye gelen 3,5 milyon Suriyelidir. Türkiye bunun reklamını yapmadan elinde olanları Müslüman kardeşleri ile paylaşmıştır ve bunun reklamını da yapma ihtiyacı hissetmemiştir. Yunus Emre Enstitüsü olarak bir müdür ve yardımcısı yönetiminde farklı ülkelerde merkezler kuruyoruz. Bunların görevi buralarda Türkiye ile bağlantılı projele geliştirmek. Sizler de inşallah bu anlamda bu merkezle irtibatlı projeler gerçekleştirirseniz bundan memnun olur ve destekleriz. Böylelikle de gelecek nesillerimizde birlikte yetişir ve aynı fikriyata sahip olurlar.""FETÖ'nün Kudüs'te okul kurmasına izin vermedik"İslami Bilgilendirme ve Kültür Çalışmaları Başkanı Naci Bekirat da toplantıda yaptığı konuşmada, İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batı ülkelerinin Kudüs'te okullar açtıklarını hatırlatarak, "Maalesef çocuklarımızın çoğu hala bu gayrimüslim okullarında yetişiyor. Türklerin en büyük eksiği benzer okullar açmamak oldu. Şimdi sizden en önemli talebimiz buralarda okullar açmanız ve çocuklarımızın sizin okullarınızda yetişmesi." ifadelerini Kudüs'te faaliyette bulunma girişimlerine de değinen Bekirat, "FETÖ üyesi darbeciler, Kudüs'te okul açmak istedi ancak buna izin vermedik. Darbe sonrası da çok şükür buradan kaçıp gittiler. Nereye olduğunu bilmiyorum ama kaçtılar." diye Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa İmamı Şeyh İkrime Sabri, AB'nin Müslüman bir ülke olan Türkiye'yi asla kabul etmeyeceğini savunarak, Türkiye'nin bunun yerine İslam alemi ile birlik olması gerektiğini Sabri, "Çünkü Müslümanların birliği Müslümanları güçlendirir. Bu bağlamda Erdoğan'ın politikası İslam aleminde yoğun teveccüh gördü. Birinci Dünya Savaşı'nın en büyük sonucu Müslümanların bölünmesi oldu. İngilizler aramızı bozdu. Bunu düzeltmemiz lazım. Türk, Arap, Acem, Kürt olarak birleşmemiz lazım. Ziyaretinizden çok memnunuz. İnşallah sizlerin ziyaretleri buna katkı sağlar." ifadelerini Emre Enstitüsü Başkanı Ateş'in temasları kapsamında Kudüs Üniversitesini ziyaret etmesi ve Türkoloji bölümü açılmasına yönelik bir anlaşma imzalaması bekleniyor. Filistin Türkiye İslam Kudüs Politika Güncel Haberler
yort savul yunus emre açıklaması